Bir kişi vefat ettiğinde mirası, kanun gereği kendiliğinden bütün olarak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 599 gereğince mirasçılarına geçmektedir. Böylece mirasçılar, mirasbırakanın her türlü malvarlığının ve haklarının sahibi olurken, mirasbırakanın borçlarından da sorumlu olmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da alacaklılar, mirasçıların kişisel malvarlığına başvurabilmektedirler. Bu durumla karşılaşmak istemeyen mirasçıların mirası red etme hakkı bulunmaktadır. Mirasbırakanın borçları dışındaki başka sebeplerle de mirasçı mirası red edebilir. Mirasın reddi, TMK.m.605-618 arasında düzenlenmiştir. TMK.m.605/1 de yasal ve atanmış mirasçıların mirası red etmesi durumudur. Buna gerçek red denir. TMK.m.605/2 de ise ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Buna da hükmen red denir. Mirasın reddi kural olarak 3 (üç) aylık hak düşürücü süreye tabidir (m.606/1). Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir (m.615). Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir. Bir miras red edildiğinde, miras, mirasbırakan ile kan bağı olan alt soylarına geçer. Örneğin mirasbırakanın mirasçıları olarak eşi (E) ve çocuğu (Ç) kalmış olsun. Çocuğu (Ç) mirası red eder ise (Ç)’nin miras payı (Ç)’nin çocuğuna yani toruna (T) ye geçer. Buna karşın mirası eşi (E) red ederse, eşinin önceki eşinden diyelim ki üvey (Ü) bir çocuğu varsa miras (Ü)’ye geçmez ve tüm miras (Ç)’ye geçer. Mirası red eden kişi sanki mirasbırakandan önce ölmüşçesine kendisine isabet edecek miras payı kendi mirasçılarına geçer. Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır. Eş ve çocuk mirasçı ise ve mirası çocuk red eder ve çocuğunda alt soyu yok ise o zaman eş ile ölenin anne ve babası, bunlar ölmüş ise eş ile ölenin kardeşleri ya da kardeşlerin çocukları mirasçı olur. Mirası red eden, ölenin ikametgahındaki sulh hukuk mahkemesinden kendisinden sonra mirasçı olacaklara (alt mirasçı olacaklara) mirası red edip etmeyeceklerinin sorulmasını isteyebilir (TMK.m.614). Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar. Ölenin vefatı üzerine mirasçı olanın en yakın mirasçılarının tamamı mirası red eder ve alt soyları da olmaz ise –örneklersek mirasçı olarak eş ve çocuklar kalmış ve tamamı mirası red etmişler ve red edenlerin de alt soyları yok ise veya alt soylarında tamamı red etmiş ise- miras üst zümreye geçmez ve tereke iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir. Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz. Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir. Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir. Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar. İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar. Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
Saygılarımla, 18.02.2021
Bahattin ÇELİK
Avukat - Arabulucu
Yenigün Gazetesinde basıldığı gibi taşınmıştır.
Comments