top of page

Mirasın hükmen reddi


Daha önceki yazılarımızda mirasta külli halefiyet ilkesinin geçerli olduğu, bunun sonucu olarak miras bırakanın ölümü ile mirasın yasal ve atanmış mirasçılara intikal edeceği, miras bırakanın borçlarından da sorumlu olduklarını, mirasçının mirası üç ay içinde koşulsuz red etme hakkı olduğu, ölümden önce mirasın red hakkı olmadığı, miras bırakan ölmeden önce ancak mirastan feragat sözleşmesi ya da miras hakkının temliki ile mümkün olduğunu açıklanmıştı. Miras bırakanın ölümünden (TMK.m.606) ya da kendisine miras kaldığının geç öğrenilmesi halinde mirası red süresi öğrenmeden (TMK.m.608) itibaren üç aydır. Mirasın bu şekilde koşulsuz reddine, MİRASIN GERÇEK REDDİ (TMK.m.605/1) denir. Bu yazımızda ise,

  • Mirasçıların, miras üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmamış olması,

  • Miras bırakanın ölümü anında, miras bırakanın aciz halinde olması,

  • Mirasın reddi için öngörülmüş olan üç aylık sürenin geçmiş olması,

Halinde MİRASIN HÜKMEN REDDİ (4721 sayılı TMK.m.605/2) mümkündür. 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önceki ölümlerde, 23.12.1942 günlü ve 24/29 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, mirasın hükmen reddi davasında görevli mahkeme borç miktarına göre belirlenir iken, HMK'nın 2. maddesinde ise asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemesinin görevli olup olmadığının tayin ve tespiti konusunda dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olduğu hükme bağlanmıştır. Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığından HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra terekenin borca batık olduğunun tespitine, mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılacak davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi görevlidir (Yargıtay 14. HD. 03.03.2016 T. E: 2015/14248, K: 2716). Dava, miras bırakanın son ikametgahındaki ASLİYE HUKUK Mahkemesinde ve alacaklılar taraf gösterilerek açılır. Davanın hasımsız olarak açılması durumunda mahkeme alacaklıların kimler olduğunu davacıya açıklattırır ve bu alacaklıları davaya dahil ederek davaya devam eder. Tasfiye işlemi borç ve malvarlığı durumuna göre ya doğrudan mahkemece ya da tayin edilecek tasfiye memuru veyahut tasfiye memurları tarafından gerçekleştirilir. Hükmen reddi en yakın mirasçıların tamamı talep etmişler ise tasfiye neticesinde borçlar ödendikten sonra artan bir mal veya hak olursa kıyasen TMK.m.612 gereğince mirasçılara verilir. TMK.m.463/1 (5) gereğince vesayet altındakiler vesayet makamının (sulh mahkemesi) izninden sonra denetim makamının (asliye mahkemesinin) da izni yapılabilir. Sınırlı ehliyetliler kendileri veya temsilcileri vasıtasıyla, tam ehliyetliler ise temsilcileri vasıtasıyla hükmen red hakksını kullanabilirler. Terekenin haklarının ve malvarlığının korunması için hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin kesilmesi için dava açmak, icra takibi yapmak, miras bırakanın olağan işlerini yapmak, red hakkını ortadan kaldırmaz (TMK.m.610/II ve III). 743 sayılı Medeni Kanun yürürlükte iken, veraset ilamı almış ancak daha sonra miras bırakanın borca batık olduğunu öğrenince de mirasın hükmen reddi için mahkemeye başvurulması üzerine, Yargıtay 2. HD. 27.3.1979 tarihli, E:1027 ve K:2465 sayılı kararıyla “… bir çok sebeplerle veraset belgesi almak mümkündür. Bu bakımdan böyle bir belgenin alınması için mahkemeye başvurmak, mirası red hakkının yitirilmesine veya borca batıklık iddiasında bulunmak hakkının ortadan kalkmasına yol açmaz… mirasçıların veraset belgesi almış olmaları mirası reddetmek hakkını yitirmelerini gerektirmez…” kararını vermiştir. Geçen hafta bu köşede MİRASIN GERÇEK REDDİNİ yazmış ve yazımda mirasın reddi talebi üzerine Mahkemelerin mirasçılık belgesi talep etmelerinin doğru olmadığını belirtmiştim. Yazımı okuyan Değerli Bir Yargıcımız uygulamaya ışık tutan yukarıda alıntı yaptığım Yargıtay kararını gönderdi. Katkıları için çok teşekkür ederim. Bu karar, özellikle yürürlükteki TMK.m.610/II nin uygulanması ve yorumlanmasına da ışık tutmakta, mahkemelerce halen itibar edilmektedir. TMK.m.610/II, Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Sayın Yargıcın göndermiş olduğu emsal kararın basitçe anlamı şudur: TMK.m.610/II deki işlemleri yapmayan bir mirasçı, sırf veraset ilamı (mirasçılık belgesi) aldı diye borç batağında kalmamalı, terekenin borca batık olduğunun tespitini istemesi ve mirası hükmen red etmesi engellenmemeli. Sağlık dileklerimizle.


Saygılarımla, 01.04.2021


Bahattin ÇELİK

Avukat - Arabulucu


Yenigün Gazetesinde basıldığı gibi taşınmıştır.





Comments


bottom of page