Kanun önünde herkesin eşit olduğunu düzenleyen anayasanın 10’ncu maddesinin 3’ncü fıkrası gereğince “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.”
10.11.2009 tarihli, 27402 sayılı R.G.de yayımlanan “Tapu Sicil Müdürlüklerinde Düzenlenen Resmi Senetlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 17/1-c bendi sağır, kör veya dilsizlerin işlemlerinin iki tanıkla yapılacağı, 17/1-b bendi ise okuma yazma bilmeyenin tapu dairesi nezdindeki işlemlerinin de iki tanıkla yapılacağı kabul edilmiştir. Sağır, kör veya dilsizlerin aynı zamanda okuma yazma bilmemesi durumunda işaret dilinden anlayan bir tercüman bulundurulması gerekir.
Yönetmelikten daha sonra 17.08.2013 tarihli, 28738 sayılı R.G.de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tapu Sicili Tüzüğü”nün 24/2 nci maddesi “İstem sahibinin, işitme, konuşma veya görme engelli olması hâlinde işlemlerin isteğe bağlı olarak iki tanık huzurunda yapılması gerektiği; engellinin tanık istememesi hâlinde ise bu hususun istem belgesinde veya resmî senette belirtilerek işlemin tamamlanacağı, ilgilinin işitme veya konuşma engelli olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, işaret dilinden anlayan yeminli bilirkişi bulundurulacağı” düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, Yönetmelikten daha sonra yürürlüğe giren Tüzük, okuma yazma bilen işitme, konuşma veya görme engellilerde tanık zorunluluğunu kaldırmış ve kendi isteklerine bırakmıştır.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 73 ncü maddesi de “ilgilinin işitme, konuşma veya görme engelli olduğunu anlarsa, işlemler engellinin isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda yapılır. İlgilinin işitme veya konuşma engelli olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur.” diyerek, Tüzüğe paralel düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 536 ncı maddesinde “okur yazar olmayanların, resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine tanık olarak katılamayacakları”,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 15 nci maddesinde “görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranacağı, aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterli” olduğu,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 234 ncü maddesi “okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalamak suretiyle yemin etmiş olacakları, okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizlerin ise işaret dilinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin edecekleri” keza 263/2 nci fıkrasında “Tanık, sağır ve dilsiz olup okuma ve yazmayı biliyorsa, sorular kendisine yazılı olarak bildirilir ve cevapları yazdırılır; okuma ve yazma bilmediği takdirde, hâkim, kendisini işaret dilinden anlayan bilirkişi yardımıyla dinleyeceği düzenlenmiştir.
Konunun bütünlüğü açısından bir de imza atamayanların durumuna değinmek isteriz. İmza atamayanlar HMK.m.206 da düzenlenmiştir.
Okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır. Okuma ve yazma bildiği hâlde imza atamayanların ise noterler tarafından onaylanmasına veya düzenlenmesine bağlıdır. İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir. Belirtilen hükümler dairesinde noterlerce onaylanacak veya düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.
Saygılarımla, 04.03.2021
Bahattin ÇELİK
Avukat - Arabulucu
Yenigün Gazetesinde basıldığı gibi taşınmıştır.
Comments